Bir Zamanlarım Bir Zamanlarımda – Necla Maraşlı
Hani bilir misiniz, görünmez olmak, yok olmak, tüm varlığını tüm varlıklardan çekmek ister bazen insan.
Kim bilir, belki yaşadıklarındaki acının sesini karşı dağa duyuramamaktan yorgun düşünce; saklanmakla, yitip gitmekle ses çıkarabileceğini sanmanın işkencesini aslında kendisine yaşattığı anlar vardır bazen insanın.
Ne acı, çığlıklarının garipliğini fark ettiğinde onu susturmuştur.
İşte öyle bir andı. Sesime ağlıyordum.
Acınıyordum.
Yükümü yüklenmiş bir dağ yoluna çıkmıştım, zirveden kendimi bırakacaktım ufuklarıma, umudum sonsuzdu.
Ayaklarım hedefe yaklaşanın o kulak ardı edilen acısıyla sızlarken ‘O’ nu gördüm.
Adam. Gözlerinden kan akıyordu.
Zirveden bana akan ışık, geldi onun kirpiklerinde durdu.
Durdum.
Öylece ona baktım, sadece kirpiklerini gördüm, üzerinde benim ışığım olan kirpiklerini, ve gözleri kanıyordu.
Hiç konuşmadı, konuşmadık.
Önünde bir çocuk cesedi vardı, çocuğa bakamadım, gözlerim adamın gözlerinde kalakaldım.
O bir umut yolcusuydu, zirveye beş kala bitmişti, aynı yerde bende bittim.
Çöktüm yanına.
Biz ikimiz aynı zirveye doğru yol alan iki yolcuyduk, farkında olmadan onun gittiği patikadan onu takip etmiş olmalıydım, yolumun bir yerinde onun kaderi beni durdurmuştu.
Tüm umudum yolumun onunla kesiştiği yerde öldü, anlam yitti, uçmak özlemi aldı başını gitti.
Ardımda bıraktığım, önümde beni bekleyen ne varsa hiçbirisi aklıma gelmiyordu, sadece onun gözlerine bakıyordum.
Biliyordum, görüyordum, okuyordum tüm yarımlarını, yarımları acıyordu.
Eksik ve yarımlara lanet ettim.
Ellerimi zirveye doğru açarak bağırdım, ‘uçmak istemiyoruuuuuuuuuuuuummmmm’.
Bulutlar dondu, kuşlar kanat çırpmadı, dağ duymadı, sesim sustu.
O sırada gözüm çocuğa ilişti, çocuk bendim.
Diz çöktüm sessizce sesime ağladım.
Necla Maraşlı