Onsekiz – Attila İlhan

Alnında satır gibi indirmiş kaşlarını
Ağzı yüzü kan revan içindedir
İçinde birşeye baktığı belli
Kimbilir nedir
Belki tortulu kalın bir nehir
Belki bir şehir / bir nehir gibi uğultulu
Elektrik bilemiş kaldırım taşlarını
Belki hiç olmayan sevgilisidir
O filmden çaldığı genç kız hayali
Saçları yalnızlığına dağılmış
Belli belirsiz tutukluluk hali
Tenhalara kaçırır bakışlarını.

İki gecedir yerinden kıpırdamadı
Çenesi kilitki dudakları şiş
Karanlıkta gizlice sakal büyütüyor
İçindeki başka bir kata inmiş
Belki arka bahçeye uzak çocukluğundan
Morsalkım kokuları böğürtlen tadı
Yukarda haşarı uçurtmalar
Annesi içerde çamaşır ütülüyor
Akşama yatılı misafirleri var
Erzurum’dan
Koşma oğlum bu nasıl çember çeviriş
Az önce düştü de burnu kanadı
Belki bıyıklarında yaladığı kan.

Birini çağırıyorlar onu olabilir mi
Adını hatırlasa bilmece çözülecek
Adını hatırlamıyor kaç yaşında olduğunu
Hatırladığı içindeki bir gemi
Yıllardan ilkokul belki 23 Nisan
Heybeli’ye geziye gidilecek
Yol boyunca aralıksız kuş yağmuru
Gemiyle yarışan yunuslar
Maviliğin gözlerine sığmayan sonsuzluğu
O ilk hürriyet sarhoşluğu.

Korkudan ihtiyarlayabilir mi
Yirmi yaşında insan.

Sosyal Medyada Paylaş :