Resim Ve Behçet – Ali Cengizkan

Bir resmin düşündürdükleri çoğunlukla daha büyüktür resimden
çünkü pembe yanaklı oğlan var mıdır yok mudur?
Güçlü ve pazulu tanrının yanında gıcırdayan
Bir kapı gibi duran baba belki kızıyordur
karısının sırıtmasına ve kızgınlık,
gönüllü bir esnaf gibi kendini durmadan ucuzlatıyordur.

Bir resmin düşündürdükleri taşar çerçeveden,
altındaki sehpaya akar yapışarak gönlün çekmecelerine,
mineli tutmaçlara, sabun kokan kağıtların altına,
sarartarak o kağıtları ne sandınız,
naftalin kokularını sindirerek içine,
ben o zamanlar resimlerin içindeydim ne sandınız,
benim de akardı gönlüm başkalarının resmine,
benim de dökülürdü saçlarım başkalarının göğüslerine
ne sandınız
ve çekmeceler açılırdı gönüllerle birlikte.

Bir resmin düşündürdükleri farklıdır
bir fotoğrafın düşündürdüklerinden,
çünkü fotoğraf gerçeği vererek (sahi gerçek neydi, ne sandık)
düşündürdükten sonra başladığından düşlendirmeye,
daha verimlidir zihnin toprağında,
suyla yürüyen Erzincan’dır, suyla konuşan Amasya;
höyükle apse yapan Gordion’dur,
çağıl koşan Kalkedonya,
boncuk boncuk mozaik terleyen Antiokya,
uzak duran Ancyra.

Bir resmin düşündürdükleri farklıdır bir resimden,
şu söylediğim sözden,
o resmin fotoğrafından,
yaşayan tenden…

Örneğin Behçet’ten…

Sosyal Medyada Paylaş :