Aşı – Ahmet Oktay

Bir balıkçının yüzü vapurdan inince
gözümü alıyor öğle güneşi gibi,
dokunup geçse bir serseri kuş
ikindi vaktince incelmiş hüznüne
anlatacak avsız mevsimlerin
ve Çengelköy’ün tarihini.

Sarhoşluğundan aymaz hangi ozan
gücü tükenmez hangi taş işçisi
derin bir solukla daha sağlığında
yazıp bitirecek her şeylerin tarihini?

Çok intihar kullanıldı tarihinde
darağacına gitti ustaların
ve ağularla sınandı ey şiir
isyan eden ve olumlayan sözlerin,
gülü darılttı, Nisan’ı küstürdü
bir elmas sesi çıkaran özlemin.

Tarih elbet gözlerindeki hipnozlu mavilik
geliyor kardeşinin elinden tutmuş
yağmur altında ta Bulgarya’dan.
Ey bir su kaynağı gibi
durmaksızın kendini damıtan,
gözümü kamaştırsan da Çengelköy’de
işleyen senin yüzün
Niğde’nin elma bahçelerinde
ve Ağustos derdermez
Malatya’da pestil seriyorsun
61’de Cilo dağlarında rasladım
ayazlamış sıla özlemine,
gelecek yıl Kozlu’dasın.

Bir gün sonu ağzımda çalkaladım
tütün ve yağmur kokan yalnızlığını,
çürüyen bir başak gibi yazık
boğulmuş bir çocuk gibi korkunç
gurbetçiliğine aşılandım.

İşte aşılandığım öteki şeylerin:

Durmadan çay demleyen
fırtına gibi uğuldayan sohbetin,
çakmaktaşı gibi dayanıklı yüreğin
zeytin yıkayan ellerin
çaparideki ellerin
mavzer tutan ellerin.

Sosyal Medyada Paylaş :