İki Sürgün – Gönül Duranoğlu
Kendindenbaşka bekleyeni olmayan bir yolcuyum
Karanlık bir sokağa bakıyorum tedirgin gözlerle
Trenim rbtarlı bu yüzden vaktinde gelemiyorum
Yolcusu ve bekleyeni olmayan katar gata girdiğinde uyuyordum
Son yolculuklarımı artık tek başıma yapıyorum.
Asırlar önce asyalı bir şamanla tanışmıştım
Develerimizle aynı yerde uyuduğumuz
Bir garip kervansarayda tanışmış iki sürgün
Sanra da ölümüne dost olmuş iki seyyahtık
Ta ki şaman kadınlarımdan birine sevdalanana kadar
İkimiz de o sümer kentinden gelmiştik.
Büyük atlasta adını bulamadığımız kentten
0,aharlanmış parlak parşönenlere kandil isiyle
Efsaneleşmiş kara sevdaları özenle yazar
Ben sümer tabletlerine hüzünlü kadın suretleri çizerdim
Hem sevgili hem anne olan kadınlardı
Hem sevgili hem anne olmamış kadınlardı
Benim tabletlerimdeki hüzünlü kadınlar
Şamanın parşömenlerinde sessizce ağlardı
Son yaptığım kadın suretinde garip bir şey oldu
Ben çizmeyi, o yazmayı bırakmıştık
İkimiz de hiç konuşmadan o tılsımlı sureti seyrediyorduk.
Dostum bir sabah o büyülü tabletle kayboldu
Halbuki tableti ona armağan edecektim
Giderken en çok sevdiğim parşömenini bırakmış”
“Herkes kendi ölümünü ölür,
Başkası adına ölemezsin birakmazlar”
Dostumu çok özlüyorum ve artık kadın suretleri çizmiyorum.
Yola çıkarken heybeme
özenle dostumun parşömenini yerleştiriyorum.
ANKARA / 2006