Karanfil – Murathan Mungan
Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları
Atlanın gidiyoruz.
Buğulu bir şafak vakti yeniden düşüyoruz yollara
Eski zamanlarda olduğu gibi
Dersimiz tarih.Unutmayın kaldığımız yeri yenilmedik daha.
Masal alın koynunuza.
Belki dönmeyiz uzun zaman
Masalllar hatırlatır size doğduğunuz yeri ilişkiler iklimini
Çocukluk taşınabilir bir şeydir alınsa da elinden geçmişi.
Tütün ve tarih koyun torbanıza.Kekik ve dağ ateşleri
Şafağın bin yıllık anlamını, suların ve çağların sesini ezberleyin,
Bilinmez otların adını hatırda tutar gibi,
Ten rengi aya bakın son defa yani geride yaşanmış
Ve yaşanacak bütün yaz geceleri
kaçak aşıkları, uçurum bakışlı firarları,
Mağrur eşkiyaları saklar gibi kilitleyin yüreğinizin kalelerini
Anka ve Anahtar, ikinci bir emre kadar
Kaf Dağının ardına gitti.
Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları
Toplayın çadırlarınızı.Eski zamanlarda olduğu gibi
Çığ geliyor.Çağ çöküyor.
Gidiyoruz.
Dudaklarınıza ninni, ıslık ve destan alın siyah sünnet çekin gözlerinize
Alıcı kuş telekleriyle
Ki ışısın yaprak yeşili gözlerinize kıstırdığınız farz olan
Öfke çapraz asın tüfeklerinizi,
Çağın dışına sürdüğü eski masallardaki eşkiya resimleri gibi
Yurdundan ve yüzyılından kovulmuş çocukların tarihinde
Gelenek kimi zaman başkaldırma biçimi…
Teni tarçın kokulu halkımın oğulları
Atlanın.Bizi bekliyor ay akşamları
Daha yola çıkmadan eksiksiz anlatın çocuklarınıza
Aklınızda kalanları ağızlık, tesbih ve tabaka bırakın
Yolları ayrı düşmüş arkadaşlara belki görüşemezsiniz bir daha
Yükse kuşlar dorukları sever
Ölümse çıplak kaldığı dağları.
Atlı bozkırların sararmış hülyalarını
Eski sözcüklerin yüklü çağrışımlarını yanınıza alın.
Sabahı karşılayın her günkü sabahı
Gülümseyin yüzünüzün sığmadığı kuşlu aynalara
Mayın diye gömün yüreklerinizi
Ölülerinizi verdiğiniz toprağa
Vedalaşın denkleri toplanmış geçmişinizle
Unutmayın göçmen tarihlerden, yerleşik zulümlerden
Geçilerek varıldı yüzyılın eşiğine
Sonra gece nöbetçilerinin yüksek rakımlı yalnızlığını alın
Yalnızlık kullanışlı bir şeydir, bazen iyi gelir
Gerektiğinde yalnız olmayı bilmeyenlerin
İnanmayın beraberliğine sonra sabır.
Mazlumların ve bilgelerin bize tarihsel emanetidir,
Her yerde yeni anlamlarıyla denenir.
Ve her çağın hurafeleri vardır kurban alır, kurban verir
Geçer devran, takvimler el değiştirir.Gün gelir zulüm de göçer
Zaman örter her şeyin üstünü
Uzağı gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer….
Atlı ay akşamları
Sönmüş yanardağlar.Gecenin ormanında ilerleyen ölülerin rüzgarı
Yanık fısıltılar…
Gelecek günlerin düşünü kuran
Kaç tarih çadır kurup sökmüş burada
Yalnızlık kalmış yadigar bir de gökyüzü
Gökyüzünün mayınları yıldızlar hem saklar, hem açıklar
Çoban yıldızı, samanyolu, kervankıran kapı komşumuzdu burada
Gittiğiniz yerde de parlak mıdır bu kadar?
Şimdi menzili yurt tutanlar ne yollar,
Ne yıllardan geçeceksiniz
Çiçek atın yenilmiş asilere
Güvenin her çağda ve her yerde
Uzakları iyi bilen çocuklara
Kenar adamlarına, ateş insanlarına
Birliğiniz dağılmaz göç yollarında
Ey gurbete çıkmış halklar.
Atlı ay akşamları, kalın şayak bir gece, esiyor rüzgar
Gidiyoruz geleceği olmayan bir yere
Ardımız sıra esiyor ölülerin rüzgarı
Daha şimdiden başka yerlere gömülenlere
Gidiyoruz kalın şayak bir gece
Geride ne çadırlar, ne tarih, ne saltanat
Yalnızca rüzgarın sesi bizi uğurluyor.
Ay vurmuş alnına bütün ölülerin
Yatıyorlar kimsesiz koyaklarda
İlk vuruldukları sıcaklıklarıyla
Sanki dokunsalar birinin omuzuna
Hep birden, her şeye yeniden başlayacaklar
İlerliyor gece, geçiyor ay
Nesnelerin boşalan dünyasında
Yer değiştiriyor aydınlık, tarih, mevsimler
Kimsesiz koyaklarda ölüler ve ay.
Kulağında karanfil
Teninde tarçın
Gözlerinde göç var
Döner bir gün Anka
Kilidinde döner anahtar.