Mücevher – Pablo Neruda
Gözden geçirmelisiniz kendinizi,
efendim arkadaşım, gözden geçir kendini,
söylediler bana bunu tek tek, kaç kez,
kendimi kaybedene kadar
ve kaybettim kendimi hepten,
kuşkularım silik
ve uzak görünene dek,
inatçı her şeye karşın,
saçma ve inatçı,
ama kendimden geçerek
unutacağım her şeyi.
Gezmek için uygun bir ırmakta
yolculuk ettim kuğular gibi
kayığımı tehlikeye atarak,
devinen dizelerimle
öyle büyük dalgalar yaptım ki
suya düştük hepimiz.
Orada, inceledi beni balıklar
soğuk, azarlayan gözleriyle,
bu arada alaycı bir kerevit
gövde gösterisi yaptı.
Başka bir kez, katıldığımda
büyük bir cenazeye,
öldürücü söylevler söylenirken
uyuya kaldım gömütte
ve orada, bilinçli bir kayıtsızlıkla
toprakla kapladılar beni, beni gömdüler:
bu kara günlerde çürümüş kasımpatıları
çelenkleriyle beslendim.
Ve tekrar canlandığımda
fark etmedi beni kimse.
İlginç bir serüvenim var
güzel bir kadınla.
Mücevher derdik ona
ince bir kiraza benziyordu,
sanki bir yürek tasarımı,
küçük bir kristal kutu.
Beni gördüğünde, doğal olarak
hayran oldu burnuma, uzun, sıcak,
tatlı öpücükler kondurdu.
Sonra çözüldüm zincirlerimden
uygunsuz ısrarlarım
ve doymak bilmez benliğim
neden oldu birçok hatalara:
Yuvarlanarak
bir filin gövdesine dönüşene dek
kıvırmaya çalışıyorum burnumu.
Elçabukluğunu
o derece ilerlettim ki
kiraz ağacına çıkardım
Mücevher’i.
Yüz vermedi o kadın
benim aşırı övgülerime
ve asla inmedi dallardan:
terk etti beni. Sonra anladım ki
azar azar,
bir kiraza dönüşmüştü o.
Çare yok böyle hastalar için
beni hüzünlendirip neşelendirenlere
ve üzerek mutlu edenlere:
gururlu olmamalıyız asla,
ama gerçeği söylemek gerekirse
onsuz da yapamayız.