Öteki Mithosu – Murathan Mungan
Göze alırsanız eğer
Kırılır dağılır aynadan sandığınız resimler
Sözcükler kalır geriye
Cam kırıklarına saklanmış
Az ışıklı odalarda sözcükler
Ayna: anlam ve görüntü için sırlanmış kiler
Bulur çıkarırsınız bir yerlerden
Daha bulurken kararırsınız
Çok önce öğrenmiştiniz:
Bedel özlenir ve kalır geriye gerekenler.
Sonra bir gün
Sizin için bir gün tehlikesiz, eski bir harita gibi
Uyuttuğunuz aynaların tozunu silerken elinize batar
Bir zamanlar yaranızı kanatmış sözcükler
Olaylar silinmiş, adlar unutulmuş, belirsiz bir geometride
Yerini bir türlü bulamaz kişiler, ilişkiler yalnızca bir duygu dipdiri bir acı
Çok eski tarihli bir çağrışıma eşlik eder
Bu nedir ki, yıllar sonra, telâşsız bir gün, ömrümüzün durulmuş bir mevsiminde,
İçinizin kazınmış yerlerinden ölümcül bir ağrı ansızın geri teper.
Eğilip bakrsınız aynaya
Siz çoktan gitmişsiniz
Yerinizde sözcükler
Böyle zamanlarda sözcükler
Bütün bir hayatın yerine ikâme eder.
Sözcükler.
Tutmamış ömürlerin teyel yerleri
Camlatılmış kelebekler, kurutulmuş akrepler gibi
Başkalarına kaldınız
Bir zamanlar sanmıştınız ki hayat
Kitaplardan ve sözcüklerden geçer
Kendinizi eskiten oyunlara daldınız
Örneğin uzun tutulmuş bir önsöz yüzünden kitaba geç kaldınız
Ki ‘hayatınız’ su içinde birkaç roman eder
Sözcükler.
Büyülenmiş, içi doldurulmuş, bekletilmiş, kullanılmış,
Anlamı çoğaltılmış, yani sizin yerinizi bekler, diye öğrendiğiniz
Bütün sözcükler yaşamı çaldı sizden
Aynadaki sandığınız şimdi bütün hayatınızı temellük eder
Bilirsiniz aynalarla konuşur çok odalı evlerde büyüyenler
düşün yerine ayna anların, durumların, duyguların yerine sözcükler
masalın en iyi yani yeniden söylenebilmesidir
söylendikçe büyülenirler birleşir nehirler, dağlar yer değiştirir, tılsım ve tehlike
çığ ve lâv, kılıç ve ipek, coğrafya ve tarih yeniden keşfedilir
ışığın kırılma yerlerinden geçerken sırlanır yüzlerin kuytu yerleri
gümüş bir alaşımdır ilk imge: sınır ve melankoli yani bütünlük ve binbir gece
ışıksız aynanın yalnız olduğunu böyle öğrenirler
bir gün bir ışık sızar bir kapı aralığından giz ve ihanet ödeşir
düş erir.masal biter.büyü tutmaz sözcükler
Görülmüştürler. erken parçalanır çok odalı evlerde büyüyenler
Ya da böyle sağlamlaşırlar belki
her parçası kuzey yıldızıyken dağılmış aynanın yola düşüp, yoldan çıkıp
hiçbir şeyi unutmadan, her şeyi yeniden öğrenirler
aynayı, mithosu ve ötekini yeniden düşünmeye erken gecikenler.
Ayna, mithos ve öteki özgeçmişin vazgeçilmez elementleri
Ayna. Anayurdu ayna hepimizin.
İçinden çıkıp kavuştuk dile ve eyleme geçtik, ve kendimizi sınadık
ağır taşlar koyduk kişiliğimizin köşelerine
yani kendi kanunlarımızı varlığımızın yerçekimine
bilmeden ve böylelikle bütün yolcuları yasakladık kendimize
kırılmıştı sözcükler, parçalanmıştı ayna
anladık imgemizin yalnızca bir kovuk olduğunu
Ve bunu öğrenmenin göçünde dağıldık kuzey yıldızlarına
Şimdi uzak yollardan ve uzun maceralardan sonra yeniden dönüyoruz
ülkemize, kimliğimize; imgemizi orada bıraktık
imge oyunlarını da bırakarak yaşlandık birçok şeyi
Bırakmayı kabullendiğimiz günden beri.
Ağır yalnızlıklardan geçtik, ödeştik kendimizle
Bir uçtan bir uca savrulurken onca şey harcadık hiç düşünmeden
Oysa hâlâ ayrıntılar ve ayrımlar arasındaki yollar kapalı bize
Olgunlaşmakla göze aldığınız birşeydir bu,
Ya da düpedüz yaşanmakla, umudun bazı çeşitlerinden boşanmakla,
Gelecek için bunca zaman taşıdığınız birçok yükü atmakla
Adına ne derseniz deyin,
Göze aldığınız birşeydir bu yani başlar bir gün
Sizin için bir gün geç kalmış yüksek sesli soruların dönemi
Sürçmeye başlar Dil sandığınız tekerlemeler gündeme gelir yeniden
Değişik çağlardan ödünç alınmış bilmeceler gizini çözersiniz
Kendiniz için kurduğunuz bütün Serüvenin
Yaşlanmayan ve gerçekleşmeyen portrenizin
Tozu alınmamış her şey yalnızca geçmişi yineler.
Sfenksi kendini sorulamış bunca yıl
Tek kişilik korosu yanıtlamış
Paradoksları kullanmayı hayatı anlamanın yolu sanmış
Okuduklarından artıp, okuduklarına kalmış
göze aldığınız birşeydir bu aynada portre,
mithosda serüven, ötekinde giz saklı dururken
yolculuklar taşımaz sizi hiçbir yere.
Bunu çok önceleri öğrenmeliydiniz.
Oysa oturduğunuzda soruların başına, kaç saatiniz vardı?
Ölecek ve yetecek kaç saatiniz?
Zaman’ın saydam sırrı portreyi aynadan ayırmaktaydı
Başlangıçtı.
Kazılarda eksilmiş bir kabartma gibiyidi imgeniz
sözcükler örselenmiş, aynalar pantimento
çıkmaz sokaklardı adresiniz.
sığındığınız kalelerde birer birer eksildiniz.
Çekip gidiniz buralardan.
Her yaşın uçurtmaları vardır birinin ipini çekiniz
şimdi gözlerinizin ermediği bir yerden yeni bir ufkun başladığını göreceksiniz
Çok yaşar, çabuk ölür, ilk tuttuğu sipere tüm bir hayatın kalesini
İnşa edenler ayna silinir, mithos biter, gider öteki
Kitaplar yalnızca ölümü erteler yaşam çıplak.
Siz giyinik. Utanırsınız kuşandığınız kavramlar kullanılmaz silâhlar gibi sizi terkeder.
Öteki: çoktan eskimiş bir metafor, Dostoyevski’yi
Ve onu izleyen sonrakileri anımsamak neye yarar şimdi?
Geçmiş bizi bırakıp gitti
O kadar çok şey öğrendik ki, kendimiz için bile bir klişeyiz artık
En çok buna katlanamıyoruz
Farkındayız.Ve çürüyoruz.
Hepimiz artık gençliğin bizi terkeden kuşağındayız
Eğer göze alıyorsanız bu kadarı da size yeter yedi renk, taze su,
Parlak ışık her zaman yeniden okunacak bir kitap bulunur
Öğrenilecek yeni sözcükler durduğunuz yerde,
Her yere aynı mesafeden bakıyorsunuz
Buraya geldiyseniz eğer, daha ne istiyorsunuz?