Rüzgarlı Tepe – Şaban Gürtuna
Issız….
Uzak dağ başlarında,
Susamışım sıcak sevgiye,
Bazen dalıp gidiyoruma
Kıyı, deniz, kum düşlüyorum.
Sahilin parıltılı ışıkları,
Çılgınca eğlenen insanlar,
Kulakları patlatırcasına yükselen
Gürültü ile karışık müzik sesi…
Rüzgarın uğultusu ile
Gerçek yaşama dönüyorum.
Monotonluk, yalnızlık alabildiğine,
Balıkesir hasretiyle yaşıyorum,
Karanlık gecelerde,
Gaz lambasının ışığında,
Köy okulunun tek odalı lojmanında.
Umutsuzluk çökmüş üzerime,
Bir güzellik diyarı hayalimde.
Hayalden öte gitmiyor düşündüklerim,
Sigara dumanı ile birlikte
Uçup gidiyor hayallerim gökyüzüne.
Yanaklardan akan iki damla yaş.
Her şeyi anlatmıyor mu arkadaş?
Yalnızlık, çaresizlik, imkansızlık,
Ulumalar ve kurtlar…
Uğultular ve rüzgar,
Rüzgarın uğultusu kulaklarımda.
İşte RÜZGARLI TEPE!
İşte kahrolmuş köy! ve
Yanında unutulan okulu.
Unutulan okulda ben,
Tüm yokluk ve imkansızlıkları
Yenme çabası içinde yaşayan ben.
Bizi unutanlara haykırmak istiyorum.
Hatırla bizi, hatırlayın bizleri!
Hatırla körpe oğul ve kızları!
Yardım et Ali, Ayşe ve Fatoşlara!
Onları kavuştur hayalindeki okuluna!
Utanıyoruz karşımızdaki düşmanlardan,
Büyük ideallerle batıdan gelen ben,
Maalesef yıkıldım, hüsrana uğradım,
Birden uzaklaştım ideallerimden.
Çünkü; okulsuzum, yolsuzum, susuzum.
Çünkü; her şeyden mahrumum.
Çünkü; öğrencilerimin oturduğu
Atların tavlası *(okul) araçsız, gereçsiz.
Üstelik soğuk ve bakımsız.
Biz böyle yaşayamayız!
Eğitim-öğretim yapamayız!
Her şeyden önce insanız!
Üstelik de yirminci asırdayız.
Arpaçay – Süngüdere Köyü /1972
* Köyde bulunan sınır karakoluna yeni tavla yapılınca, eski tavla okul oldu.