Soluk Soluğa (II) – Ahmet Telli
Büyük aşklar yolculuklarla başlar
Ve serüvenciler düşer bu yollara ancak.
Onlar ki dünyanın son umudu
Soyları tükenen birer çılgındırlar.
Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında
Ölümle alay ederler sanki.
Nerde beklenirse ordaydılar
Bir kez bile gecikmediler ömür boyu.
Neydi onları ordan oraya
Savurup duran şey.
Onları daima yalnız kılan
Neydi bu yaşam denilen gürültüde.
Her dilden bir adları vardı onların
Ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar.
Sarışındılar belki de esmer
Yani birçok yüzün bileşkesi.
Ne altın arayıcısıydılar
Ne de aylak bir gezgin.
Vurulup düşseler de her kuşatmada
Serüvencidir onlar ve hiç ölmezler.
Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa
Bulurlar heder olmanın bir yolunu.
Onlar ki bu dünyada
Kahraman olmaya mahkumdurlar.
Sislenen anılar kaldı bize onlardan
Renkleri bozulup duran solgun anılar.
Nasıl yazmalı ki silinip gitmesin
Bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna.
Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı
Onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan.
Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi
Vurulup düştükçe ışığını karartan.
O serüvenlerin günlüğü tutulmadı
Yazılmadı o insanların destan şiiri.
Parça parça ettirilseler bir kartala
(ki sanırım böyle oldu sonları).
Fışkırır yüreklerinden
Başarısız ihtilallerin yangınları.