Ten Orda Yırtılır – Ahmet Oktay
Karlı dağı tarttım ve söğütlerin gölgelediği dereyi.
Eşittiler yeşim taşının oluştuğu ve
bebeğin memeden kesildiği vakitlerde.
Göreli nicelikler ama kim emin niteliklerden?
Geçti geçen: Anımsamıyorum artık
kimdi ilk seviştiğim kadın?
Belirsiz sarıldığım gövde.
Kemikli miydi, sırtı var mıydı öpüşünde
yeni sulanmış bir bahçenin serinliği?
Yitirdim anlamları çoktan;
duyumsuyorum ama çürüyen kökü aşınan bazaltı,
yırtılan damarını elmasın.
Siliniyorum mevsimlerden sayfalardan, oyluklardan;
uçucu bir kokuyum sanki.
Dönen de benim ama gecenin hazinelerine.
Giz dolu izbeler, yatak odaları
açık unutulmuş musluklar:
Yabanıl evren kapılarıdır hepsi.
Dinlerken ve düşlerken,
geçerim ormanların ve toprakların karanlığından.
Büyütürüm beslerim hayvanımı.
Ten orda yırtılır ve kıpkızıl kesilir gül.
“Dur gitme! Çok güzelsin” diyeceğimiz an yok hâlâ.
Kara duygulu zamanın tohumu içimizde yeşeren.
Kendisi için bile havada dağılan bir şarkı
herkesin yaşaması.
Biliyor, yine de ölemiyoruz.
Sararan yaprağında dalın,
akmayan çeşmenin kararmış taşında
bir ses tınlıyor masmavi.
Bilici!
Sına beni alevinle ve söyle:
İğva mı bu?
Baht mı?